Yıl 1999, yer Ankara. Ben henüz 9. sınıf öğrencisiyim ve en büyük amacım mimar olabilmek, hatta o zamanlar tanıştığım bir yerel gazeteci, bu heyecanımdan etkilenip küçük bir haber yapmıştı benim hakkımda. Başlık şu şekildeydi: “Geleceğin Mimarı.” Ama gel gör ki kaderimde mimar olmak yoktu. Bu değişikliğe vesile olansa bir öğretmenimizin bana “Bunu kesinlikle okumalısın!” diyerek verdiği Doğan Cüceloğlu’nun “Yeniden İnsan İnsana” kitabıydı.
İletişim hakkında yazılan bu kitap ilk sayfalarda çok ilgimi çekmese de biraz ilerledikçe beni içine aldı içine aldıkça da büyüledi. İnsanın psikolojik özellikleriyle, iletişimle ilgili bilgileri okudukça, o güne kadar hiç düşünmediğim insan davranışlarının, duygularının sebeplerini anlamaya başladım ve dünya bana bambaşka bir yer, insanlar da anlamlarını keşfedebileceğim bulmacalar gibi gelmeye başlamıştı. Mimari gözümde sıradan bir ilgi gibi görünmeye başlarken, psikoloji benim için bir tutkuya doğru evrilmeye başlamıştı. Sonrasında Doğan Hocamızın yayınlanan tüm kitaplarını okudum. 1999 yılında benim varlığımdan haberdar olmayan Doğan Cüceloğlu, yazdıklarıyla 15 yaşındaki bir gencin hayatının değişmesine vesile olmuştu.
16 Şubat 2021 Salı günü, ofisimde çalışırken arka arkaya mesajlar almaya başladım, “Doğan hocamız vefat etmiş doğru mu?” diye sorular geliyordu. İnanamadım, inanmak istemedim, çok kısa bir süre önce konuşmuş, yeni kitabı hakkında canlı yayın yapmış ve hatta havalar düzelsin de açık havada söyleşi serileri yapabileceğimiz bir proje yapalım diye konuşmuştuk. Benim teklifim bu projeye “Usta Çırak” diyelim olmuştu, o da tebessüm etmişti bu isim önerisine. İnsan sevdiklerine ölümü yakıştıramıyor. Bu sebeple her ölüm erkendir diyorlar. Arka arkaya gelen mesajlardan sonra, haberlere bakınca doğru olduğunu öğrendim vefat haberinin. Benim için hiç kolay değil, hayatımın başlangıç döneminde kitaplarıyla bana rehberlik eden, yakın zamanlarda şahsen tanıma şansı elde ettiğim ve sohbetiyle ilham veren birisini kaybetmek. Doğan hocamıza Allah’tan rahmet, ailesine de sabır diliyorum.
Candandı, meraklıydı
Kendisiyle tanışmamız, benim YouTube kanalım için yapmayı planladığım “Ustalarla Söyleşi” isimli bir söyleşi serisinin ilk programını onunla yapmak için ona ulaşmam sayesinde oldu. İlk defa telefonda konuştuğumuzda, bana ilk söylediği şey, “Sen de bu memlekete hizmet ediyorsun, seni takip ediyorum, hizmetlerin çok değerli” olmuştu. Bu benim için o kadar gurur vericiydi ki, düşünsenize ilham aldığınız, yıllardır yaptığınız mesleği seçmenize sebep olan kişi size bunları söylüyor. Ve bu telefon konuşmamız tam 49 dakika sürmüştü. O kadar candan, ilgili ve meraklıydı ki. Benim kitaplarımın sesli versiyonlarını dinlemiş, ben toplumu hedef alıyorum sen bireyi hedef alıyorsun, çok da güzel yapıyorsun demişti. Modern zamanların yapmacık, çıkarcı ve yüzeysel ilgisinden uzak bir iletişim şekli vardı; onun yanında fikirlerinin ve varlığının önemli olduğunu hissediyordun.
Doğan Cüceloğlu vefat haberi yayıldıkça, en son Barış Manço’nun vefatında gözlemlediğim bir durumu yaşadığımızı fark ettim. Sadece bana gelen binlerce mesaj oldu, çok üzgünüm, ağlıyorum, rehberimizi kaybettik diye. Her kesimden, her yaştan insanlar sosyal medyada Doğan Cüceloğlu’nun hayatlarına yaptığı katkıyı paylaşıyordu, ağlıyordu. Bu gerçekten herkese nasip olmayacak bir durum. Yaşamak var, bir de yaşamak var: İz bırakarak, bu topluma hizmet ederek, insanların gelişimine kendini vakfederek. Toplumumuzun kutuplaşmadan uzak, Anadolu irfanına sahip kucaklayıcı bilge insanlara ihtiyacı var.
Doğan Hocamla çektiğim Ustalarla Söyleşi videosunu izlemek için tıklayınız.